Sonbaharın en güzel günlerinden biriydi belkide. Güneş yazdan kalma bir sıcaklıkla ısıtıyordu her yeri. Öğle saaatlerini geçtikten sonra o korkunç anı hep birlikte yaşadık.
Günlerden Cuma ve tarih 30 Ekim’i gösteriyordu. İzmir’de yer yerinden oynadı. İş yerlerimizden, evlerimize ulaşmamız saatler aldı. Korkunç bir gürültü ve bir anda kalabalıklaşan, tıkanan yollar her şeyi güçleştirmişti ve büyük fotoğrafı hala görmemiştik. Hepimiz biran evvel sevdiklerimize, evlerimize ulaşma telaşındaydık. Telefonlar sürekli kesiliyor, kaygılarımız neler olduğunu anlayamadığımız için endişe yumağı ile sarılıyordu.
Zor Bir Gece
Ben yaklaşık 2 saat süren trafik mücadelesinden sonra nihayet evime, aileme ulaşabilmiştim. Ama evimize çıkmaya cesaret edemedim. Saatler sonra eşyalarımızın devrilip kırıldığını öğrenince, geceyi çoğu komşumuzun yaptığı gibi biz de arabamızın içinde geçirmeye karar verdik. Bir yandan telefonlardan haberleri dinlemeye, sosyal medyadan olanların boyutunu anlamaya çalışıyorduk. Bir yandan da mevcut mobil cihazlarımızın şarjları yetsin diye etraftan gelen haberlere kulak kabartıyorduk. Zor bir geceydi. Duyduklarımız, daha duyacaklarımızın nelere gebe olduğunu az çok ortaya koymaya başlamıştı.
Komşular ile oturuyor, kim evine çıkmaya cesaret etti ise yiyecek bir şeyler, su getiriyor ve paylaşıyordu. Üzerimize giyecek bir şeyler, arabada uyuyabilmek için örtecek bir şeyler alıp gelebilmişti eşim ama eve çıkmamızı da üzülmeyelim diye istememişti.
Konuşmalar arasında birden bir ses çalındı kulağıma o an; “Şimdi bir karavanımız olsa; Burada soğukta, aç ve susuz kalmazdık. İçinde kalır, rahat ederdik.”
Bu cümle aklımda bir anda canlandı. Neden bugüne kadar hiç aklıma böyle bir fikir gelmemiş yada neden hiç merak salmamıştım karavan hayatına? O gün bunun bir lüks ya da yaşam biçiminden öte böyle bir deprem ülkesinde elzem bir ihtiyaç ve hayat kurtarıcı bir seçenek olduğunu düşündüm.
Depremin Değiştirdiği Hayatımız
Yaşadıklarımızın yarası sarılmaz, acısı asla silinmez ama zaman ilerledikçe insanlar yavaşça normale dönmeye başlamıştı. O gün aklıma takılan o fikri artık ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım ve araştırmaya çalışıyordum.
Önce sosyal medya ile başladım araştırmaya. Sonrasında tercihleri ve nedenlerini anlamaya çalıştım. Her teknik bilgiyi öğrenmek için sordum, okudum ve araştırdım. Bir an evvel karavan almalıydık ve ben bunu hayal olmaktan gerçeğe çevirmeliydim. Her türlü fırsatı değerlendirmek için araştırmaya devam ediyordum. Haliyle bütçede yer açmak da gerekiyordu. Sonuçta bu bir yaşam şekliydi ve yaşarken sıkıntıya da sokmamalıydı bizi.
Karavan Maceramız
Önce 2 günlüğüne karavan kiraladık. Aklımızda bir sürü soru ve heyecan ile arabayı yükleyip gitmiştik karavanın olduğu yere. Çok soğuktu ama çok sıcak bir gece geçirdik. Çünkü yalıtımın ne kadar önemli olduğunu yaşayarak öğrenmiştik.
Çok güzel vakit geçirdik. Aklımıza takılan soruları deneyimleyerek cevaplamıştık. Çok kısa bir süre sonra, yaptığımız matematik ve önümüze çıkan fırsatla şansımız da yaver gitmişti ve kiraladığımız karavanın aynı markasından ve aynı modelinden satın almıştık. Artık bir çekme karavanımız olmuştu.
Hatta birkaç kere karavanımızın içindeyken deprem yaşadık. Deprem esnasında hepimizin aklına gelen şey aynıydı; “Doğru zamanda, doğru yerdeyiz.”
Bize en çok “Nereden aklınıza geldi karavan almak?” sorusu soruluyordu. Ben de bu yazı ile bunu yanıtlamak ve yayımlamak istedim. Karavan tercihimiz ve kararımız ile ilgili bütün ayrıntıları da en detaylı şekilde bir rehber halinde paylaşmayı planlıyorum.