Bugün en güzel bayram. Bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Baharın en güzel günü sanki. Güneş bile farklı parlıyor bugün.
En Güzel Hediye: Çocuk Bayramı
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni açarak Cumhuriyet’in ilan edileceğinin küçük sinyallerini verdi. ATATÜRK bugünü özel kılmak istemiş olmalı ki, tam bir sene sonra 23 Nisan’ı “Çocuk Bayramı” ilan etmiştir.
23 Nisan 1929’da ise Mustafa Kemal bu günü tüm dünya çocuklarına armağan ettiğini resmen ilan etmiştir. O günden beridir her yıl aynı gün büyük bir coşku ile kutlanır 23 Nisan tüm ülkede.
Nasıl Kutlandı Bayramlar?
Her birimiz farklı farklı anılar yaşamadık mı? Kimimiz koroya katıldık, kimimiz folklora. Hatta sınıftaki en uzun ve en güçlü arkadaşımıza bayrak verilirdi. Tüm tören boyunca dimdik tutardı o bayrağı. Ne zor bir görev olan o durum, hepimizin içinden “beni hiç bu göreve seçmiyor öğretmen” kıskançlığı hissettirirdi.
Aklımda yer eden bir de şu görüntü var. O törenin sunuculuğunu yapan şanslı arkadaşımızın yerinde olmayı çok isterdik. Ne de güzel sunardı törene görevli olan arkadaşlarımızı. Şiirler okunur, şarkılar söylenir, gösteriler yapılırdı. En can alıcı sunum da o iki dakikalık Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun silah arkadaşları şehitlerimizi andığımız anı sunmaktı. İnsanın tüylerinin ürperdiği o anı nasıl da yoğun bir duyguyla sunuyorlardı. Ne özel bir görev, ne büyük bir gururdu.
Aklımda Yer Eden En Üzücü 23 Nisan
Ben her bayram özellikle ilk okulda kesin görev alırdım. Ya şiir okurdum ya koroda olurdum. İlkokul 4.sınıfta büyük bir dans gösterisi hazırlanıyordu. Çok büyük bir organizasyondu. Ankara’da tüm seçili ilkokullardan seçili kız öğrenciler bu dans gösterisi için aylar öncesinden çalışmaya başlatılmıştı. Herkesin kıyafeti aynı, danslar ve kareografi aynıydı. Çünkü Ankara’da 19 Mayıs Stadyumu’nda çimlerin üzerinde açan çiçekler gibi tek bir parça olacaklardı. Kırmızı fırfırlı etekler, beyaz t-shirtler ve ellerinde o zamanlar daha yeni çıkan az bulunan toz alma püsküllerinden.
Okulda seçmeler yapılıyordu üç yada dördüncü çalışma günüydü. Sebebini hatırlayamadığım bir şeyden dolayı öğretmen beni eledi. Sınıftaki kız arkadaşlarımın neredeyse çoğu dans gösterisine seçilmişti. Ben ve bir kaç arkadaşım yoktuk sadece o muhteşem gösteride. Becerememiştim dansı. Seçilememiştim.
Hiç Unutamadığım Bir Bayramdı O sene 23 Nisan
Aynı okuldaydım yine. Sene 1990 ben 3.sınıftayım. Okulda bir duyuru yapılmıştı. Yurtdışından yabancı öğrenciler geleceklerdi. Ve biz onları evlerimizde misafir edip, bayramı birlikte kutlayabilecektik. Öğretmenlerimiz velilerimizden izin alıp, isim yazdırmamızı istemişti.
Sınıfımız galiba 50-55 kişi felandı. O zamanlar gün içinde anne – babaya ulaşmak zor. İş telefonları aklımda ama önce müdürün odasına koşup, işimi garantiye almıştım.
Müdüre ismimi yazdırmıştım. Ben aileme söylerim, onlar da kabul eder demiştim. Adımı yazmıştı ama telefon edip sorduğumu duymak da istmişti. Geçmiş gün hangisini aradı hatırlamıyorum ama onay amıştım. Kabul etmişlerdi. Okulda çok büyük bir prestij sahibi oluvermiştim.
Dünya’nın bir ucundan bir çocuk gelecek, bizim evimizde kalacak. 12 gün boyunca birlikte vakit geçirecektik. Ve bayramı bütün dünya ülkelerinden gelen çocuklarla birlikte hipodrumda mecliste kutlayacaktık. Bu nasıl bir gururdu.
Heyecanlı Bekleyiş Başlamıştı
Öğretmenlerimiz listede ismi olan tüm çocukları toplayıp, misafir arkadaşlarımızın hangi ülkeden geleceklerini söylemişti. Ülke belirlenmişti : Bangladeş.
O zamanlar internet nerede, kuponla alınan ansiklopediler bile yok. Evde olan ansiklopedilerden araştırıyoruz. Bangladeş nasıl bir ülke? Ne yer, ne içer, nasıl giyinir, neye inanırlar bilmiyorduk. Öğrenmeye çalışmıştık.
Bir Sürpriz Oldu: Ülke Değişti
Biz kısıtlı imkanlarla yaptığımız araştırmalar içinde “acaba nasıl birisi gelecek?” diye düşlerken, öğretmenlerimiz ülkenin MEB ( Milli Eğitim Bakanlığı ) tarafından gelen bir bilgiye göre değiştiğini söylediler.
Ülke : Çekoslovakya olmuştu.
İçten içe sevinmiştim. Sarışın bir kız arkadaş olma ihtimali çok yüksekti. Benzer araştırmalar yine yapılmış heyecan iyice artmıştı. Tarihi hatırlamıyorum ama bir pazar günüydü. Okuldaki ingilizce kursum bitmiş, gelecek misafir arkadaşlarımız için okuldaki bir sınıf süslenmişti. İkramlar hazırlanmış görevli öğretmenlerimiz ile beklemeye geçmiştik.
Okulun bahçesinden üzerinde ne anlama geldiğini bilmediğimiz harfler yazan bir otobüs girdiğinde heyecan dorukta çığlıklar göklerdeydi. Ailelerimiz de yanımızdaydı. Hep birlikte sınıfa gitmiştik. Biz arkadaşlarımla heyecan içinde sınıfın kapısında bekliyorduk. Ben bir iki tane sarı saçlı boyu boyuma misafir arkadaşlardan “inşallah benim misafirimdir” diye seçmiştim bile.
Önce Türk öğrencinin ismi okunuyordu, tahtaya davet ediliyordu. Sonra misafir arkadaş davet edilip el ele tutuşup evlere dağılıyodu. Sıra bana gelmişti. Adım okunduğu sırada o gözüme kestirdiğim sarı kızlar ev sahiplerini bulup çoktan gitmişlerdi bile.
Kimdi Benim Misafirim?
Uzun boylu, kumral, uzun kahverengi saçlı bir “abla” gelmişti bana misafir arkadaş. Epey bozulmuştum. Akran beklerken ” abla” gelmişti. Hani bu çocuk bayramıydı? Çocuk değildi ki bu abla?
Önce biraz uzak gibiydik birbirimize. Ama daha önce de yine çocuk şenliğinde Ankara’ya geldiğini bir kaç kelime de olsa Türkçe öğrendiğini anlatmıştı. Hatta o aileye de gitmek isteyip, onlara da hediyeler getirmişti. Elindeki adrese gitmiştik ama taşındıklarını öğrenmiştik, komşularından. Ona getirdiği hediyeleri de bana vermişti. Elimizde TRT’nin dağıtığı her dilin karşılığı olan rehber bir konuşma kitabı vardı. Çat pat ingilizcemle bir şeyler anlatmaya çalışıyordum. Beceremeyince de kitaptan Türkçe’sini bulup onun dilindeki karşılığını gösteriyordum. Yazarak çizerek çok güzel bir elektrik kurmuştuk.
Çok Güzel Bir Bağ Kurmuştuk
Benim başlangıçta akranım olsa diye heves ettiğim çoğu arkadaşım misafiriyle iletişim kuramamışlardı. Ama ben abla diyeceğim yaştaki Luba ile çok güzel bir bağ kurmuştum. Luba 16 yaşındaydı ben ise 9 yaşımda bir çocuktum. O’nun sevgilisi de gruptaydı. Önceleri kıskanıyordum hep O’nunla vakit geçiriyordu diye. Ama ilginçtir o yaştaki grubun içine “Türk kardeş” sıfatıyla sızmıştım. Beni çok sevmişlerdi.
Çok Teşekkürler Ata’m
Programlar, geziler düzenlenişti. Onlar da dans gösterisi yapacaklardı. Prova yapıyorlardı. Birlikte vakit geçirmek çok keyifliydi. Birbimize hediyeler vermiştik. Evimize onların grubundaki arkadaşları, Türk ev sahibi aileleri davet etmiştik. Kültürel bir bağ kurmuştuk.
Kilometrelerce yoldan gelen başka bir kültürden, başka bir dinden bir genç kız ile abla kardeş oluvermiştik. Veda günü ne O beni bırakmak istemişti ne de benO’nu. Otobüsün içine kaçırmışlardı beni. Bırakmak istememiştik birbirimizi. Çok ağlamıştım, otobüs okulun bahçesinden ayrıldıktan sonra. Bir kaç yıl Luba ile mektuplaşmıştık ama sonradan kopuvermiştik sebepsiz. O öğretmen olmuştu. Evlenmişti. En son bildiğim bunlardı çocukluk arkadaşıma dair.
Teşekkür ederim Ata’m. O yıldan beridir her 23 Nisan’da işte yine bugünkü gibi boğazım düğüm düğüm olur. İçimi bir ısıtır, bir buruk hale getirir. Ama en çok da gururlandırır. Ne ileri görüşlü bir lidersin ki, yıllar evvel biz Türk çocuklarına bu bayramı armağan ettin ve biz bu bayramı senin sayende tüm Dünya çocukları ile birlikte bir şenlikle kutladık.
BUGÜN 23 NİSAN HEP NEŞEYLE DOLUYOR İNSAN
Sanki her tarafta var bir düğün.
Çünkü, en şerefli en mutlu gün.
Bugün yirmi üç Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
İşte, bugün bir meclis kuruldu,
Sonra hemen padişah kovuldu.
Bugün yirmi üç Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.