Bizi nelerin beklediğini önceden bilemezdik. Sadece diledik ve bir şeyleri doğru zamanda planlayıp isteyince olabildiğini gördük. 14 Şubat‘ın bir macera başlangıcı olabileceğini bilemezdik. Araç üstü çadır bu dileklerimizin arasında mıydı, yazının devamında göreceğiz. 1 /
Ailecek hayatımızda bir tarihin değişik önemi oldu bir süredir. Yaşam şeklimizi değiştiren, hayatımıza renk katan değişik (yüksek maliyetli ) alış verişlerin tarihi aradan sene geçmesine rağmen aynı güne denk geldi.
Bundan tam 3 yıl önce 14 Şubat sabahında başladı herşey. Henüz bir kaç gün önce gece saatlerinde bulduğumuz evi, satın almak için tapu dairesine gittik. Betonarme olan evimizi aldık. ( neden böyle dediğimi şimdi anlayacaksınız)
Bir kaç saat sonra da yaklaşık bir yıl araştırdığım ve almayı çok istediğim ama bir türlü parasını denkleştiremediğimiz marka karavandan bulduk. Tabi hemen satın almaya gittik. Şimdi de tekerli evimizi aldık. Neden az evvel betonarme diye belirttiğimi şimdi anladınız değil mi? Aynı günde iki ev sahibi oluvermiştik.
Ve bundan sonraki sürecimiz yaklaşık 3 yıl sürdü. Karavan sahibi olarak sözlük anlamında yazdığı gibi “gezme” eylemine uygun kampçılık yapmadık, yapamadık. Fakat karavanı aldığımız hafta anladık ki, bu iş teoride göründüğü gibi değildi.
Zaten karavancılık ile ilgili bildiğim, araştırdığım, gördüğüm ne varsa kült yazımda anlattım. Hala okumadıysanız , “çekme karavan rehberi” yazıma aşağıdaki butondan ulaşıp okuyabilirsiniz.
Nasıl Bir Karavancıydık?
İlk gittiğimiz kamp alanında karavanı sabitleyip, kalmayı hiç planlamamıştık. Amacımız elbette ki gezmek, farklı yerler görmekti. Ama bize daha ilk kampımızda durum böyle olmadı. Tanıştığımız ilk komşularımız bize “komşuculuğun da karavancılığa dair” olduğu gerçeğini aşıladı. Ve biz de “demek ki bu işten böyle de zevk alabilmek varmış” dedik. Kendimizi bu rüzgara bıraktık.
Tam tamına 3 dolu yıl, 5 farklı kamp alanında uzun süreli sabitleme yaptık. Kimisinde denizin dibinde bir bahçemiz oldu. Kimisinde denize nazır bir balkonda manzaraya uyandık. Genellikle aynı arkadaş grupları ile komşu olarak keyifli anılar biriktirdik.
Her mevsim gittik karavanımızın yanına. Ciddi bir sağlık sorunu yoksa, şehirde halletmemizi gerektiren ve hafta sonu iki günde evde olmamızı gerektirecek bir durum yoksa hep gittik.
Kahvaltılar, kahve sohbetleri, nargile keyifleri, tavla turnuvaları gündüzlerimizi süsledi. Akşam için kızlarla hep birlikte hazırlayıp kurduğumuz sofralar keyif doluydu. Arkasında gece geç saatlere kadar süren sohbet ve kare-okelerimiz eğlence doluydu.
Çocuklar nerede ne yapıyor diye endişe duymadık. Doğada özgür olmalarından duyduğumuz rahatlık doğru bir yol çizdiğimizi düşündürdü hep.. Komşuluktan, dostluğa hatta aile olmaya varan güzel insanlar edindik. Bu da gezerek yapılan karavancılık hayatına göre geçerli bir artıydı bence.
Peki ya Sonra Neler Oldu?
İnsan hayatına aldığı ve hayat boyu yaşamaya söz verdiği kişiyi seçerken gerçekten ne bekliyor ise onu buluyor bence.
Neden mi? Çünkü küçükken de gençken de arabayla bir yerlere giderken, yol kenarında bir ayçiçeği tarlasında durup fotoğraf çekmeyi çok severdim. Ya da otobandan giderken, 5 km ileride yazan köy tabelasından içeri girip o köyün kahvesinde bir oralet içebilmeyi severdim.
Aman boşver ne varmış ki denilmeden eski bir tarih yapısını görüp hikayesini dinleyebilmeyi hayal ederdim. Kimi zaman oldu ama tam da istediğim gibi değildi. Bunu hayat arkadaşımla yapabilmeyi sevdim.
Canım eşim ile kafamızda bir hayal kurduğumuzda, birbirimize anlatırken bile heyecan duyduğumuz ne varsa hayat bize onu getiriyor. ( hemen bir maşallah diyelim lütfen)
Şubat ayının ilk haftası arabamızı satmaya karar verdik ve ilana koyduk. Kafamızdan geçen bir kaç model vardı. Ve geçtiğimiz sene de söylediğimiz bir söz kulaklarımızdaydı. O cümleyi kurarken, “olur illa ki ama kim bilir ne zaman” demiştik.
İşte hayat bize bu kurguyu tam da o gün yazmaya başlamış. Arabamızı daha satmadan, tam da o istediğimiz aracı bulduk. Hem de tam da istediğimiz renkte olandı. Ayrıca bu bulduğumuz arabanın da hikayesi inanılmaz etkileyiciydi. Hani tam da ana haberlere konu olacak cinsten bir hikaye…Yakın çevremiz bunu biliyor, şimdi geçelim bu detayı.
Bir süredir de ara ara sayfamızı ( @gezermiyizbirlikte) takip edenler bilirler, karavanımızı satmayı düşünüp bir post paylaşıyorduk yada ilan verip sonra da “ama satarsak ne yapacağız” deyip vazgeçiyorduk.
Tarihler 14 Şubatı gösterdiği günün sabahı “haydi sevgililer günü kapitalizmine ben de destek veriyorum, damping” deyip yine bir post paylaştım. Ve çok kıymet verdiğimiz bir abimizin vesile olması ile karavanımızı tam da o gün sattık.
Dikkatleri tarihin yine 14 Şubat olmasına çekerim. Daha ne mi oldu, arabamızı da 14 Şubatta sattık. Ve alacağımız araba için de 14 Şubatta sözleşmemizi yaptık.
Başlarken boşa demedim ailem için bir tarih var ki çok önemli diye. Bizim için 14 Şubat tüm dünyadaki anlamından farklı bir hal aldı. Hayatımızda yaptığımız değişikliklerin başladığı gün olarak aile tarihimize geçmiş oldu.
Şimdi neler planlıyoruz? Yeni bir macera yükleniyor
Geçen sene yaz ortasında hayatımıza bir değişiklik daha katmıştık.
Kampçıların yada kampçılığın bence bir sıralaması vardı kafamda hep. Bir kamp tutkusu önce çadırla başlar. Çadırı seven yapabileceğine inanan daha iyisini de yapabilirim deyip, araç üstü çadır ile devam eder. Bu çadır hayatını daha konforlu hale getirelim deyip bütçesi de uygun olanlar karavan almaya yönelir. Ve kampçılık statüsünün en üst basamağına gelir diye düşünüyordum hep.
Bizim de hayatımız çadır ile başladı. Herşey sıraya göre gitmedi çünkü ben çadırı sevemedim, yapmadım. Karavan kesinlikle daha konforlu, daha temiz ve rahat geldi. Eeeee böyle olunca ve karavan da alınca biz ikinci basamağı atlamış olduk.
Neydi İkinci Basamak: Araç Üstü Çadır
Arabanın tepesinde yatmak bana hep komik geliyordu. Sabitlediğimiz karavanımızla bir yere gidememek ara ara sıkıcı oluyordu. Ve yaz aylarında kalabalıklaşan sahiller bunaltmaya başlamıştı. Bu durum da bize bir araç üstü çadır edindirdi.
Yine çok şanslıydık ki, “acaba nasıl olur, alsak mı?” diye araştırdığımız ilk aramada 1 km ötemizde hiç kullanılmamış bir araç üstü çadır bulduk. Hollandalı bir aileden aldık araç üstü çadırımızı. Aile kuruluma da yardım etti. Biz bir hafta sonra İzmir’den Çanakkale’ye doğru yola koyulduk. Bu yolculuğumuz ile ilgili de bir blog yazısı paylaşmak istiyorum, yakın zamanda.
Şimdi Bizi Neler Bekliyor?
Bir hafta sonu kamp arkadaşlarımızın yanına gidip gece evimize dönmek zorunda kalınca, yolda eşimle birbirimize bakıp biz böyle yapamayız dedik. Ve hemen aklımızdaki fikri hayata geçirdik.
Bir süredir zaten araştırıyorduk. Yeni arabamızın üzerinde de sun roof olunca, çadırın barları, aracın barlarına baskı yapar bir terslik olur cama zarar verirse diye biraz da endişe duyunca bu çözüm hoşumuza gitti. Araştırmalarımız bizi bir römork almaya yöneltti.
Çadırımızın üreticisi Gipsy çadır ile evimize gelmeden dönüş yolunda sosyal medya hesapları üzerinden mesajlaştık ve siparişimizi verdik.
İşte şimdi herşey aslında yeniden başlamıştı.
Araç üstü çadır ile acemi mini bir simülasyon yaşamıştık ama şimdi farklı bir kurgunun, farklı bir yaşantının içine giriyorduk. Neler eksikti, neye ihtiyacımız olacaktı bunların ar-gesi yapılacaktı. Tabi ki bu görev benimdi.
Son Hazırlıklar Yeni Maceramız İçin
Amaç neydi? Karavan gibi sabitleme yapmayacaktık. Gezerken karavan kadar olmasa da konforlu bir özgürlük alanı yaratmak için en temel demirbaşları temin edecektik.
Neydi bu demirbaşlar; temiz kullanım suyu ihtiyacımız olacaktı ki bu römorkun altında 100 lt ile vardı.Bu yüzden römorku sipariş ederken doğru tercih yaptığımız için mutluyduk.
Bir enerji kaynağına ihtiyacımız olacaktı, bunu da Yiğit Akü’nün yeni dizaynı taşınabilir çanta tipi lityum akü ürünü ile hemen sipariş verip çözdüm. Araç tipi Demmon marka 50 lt buzdolabımız geçen yazdan alıp çok memnun kalmıştık, hazırdı.
Römork ile birlikte güneşten korunmak için tente, dış duş seti, duş etrafını kapatmak ve giyinmek için sabit ve kolay kurulum çadır da aldık. Bunları römorku satın alırken, römorka sabit şekilde opsiyonel olan ürün seçeneklerini ekleterek Gipsy’den satın aldık. Ayrıca, geçen seneden kullanım yaptığımız mobil tuvaletimiz de vardı.
Bizim şimdi bir tüplü ocak ve tüpüne ihtiyacımız olacak. Kendi imkanlarımız ile bir lavabo yapacağız. Gider suyumuzu biriktireceğimiz 20-30 lt lik bir depoya ihtiyacımız olacak.
Neden yazıyorum bunları? Sizlerin arasında bizden daha deneyimli olan kampçı dostlar belki almamız gerekenleri söyleyebilirler. Ya da bizim gibi bu işe başlayacak kamp sevdalısı dostlar okuyunca kendi listelerine eklemeler yapar diye yazdım.
Listelerimiz belirlendiğine göre ilk kampımız için heyecan da yükleniyor demektir. Bu sene planlarımız da hafta sonları izmir içi çevresini keşfetmeyi diliyoruz. Temmuz ayında ise Güney Ege’de bir keşif yapmak istiyoruz.
Dileğim, bu tecrübelerimizi ve kampta yaşadıklarımızı burada sizlerle paylaşabilmek. Bunu daha aktif yapacağımız sosyal medya sayfalarımızdan @gezermiyizbirlikte hep aynı adresle bize ulaşabilirsiniz. Bizi takip etmeye devam edin.